Gözükmez mi, Görünmez mi? Dilin Tarihi, Toplumun Dönüşümü ve Görmenin Kültürel Serüveni
Bir tarihçi olarak geçmişe baktığımda, insanların yalnızca savaşlar ya da krallıklar üzerinden değil, dil üzerinden de nasıl değiştiğini görürüm. Kelimeler, bir toplumun zihninin aynasıdır. Onlar sadece iletişim aracı değil, düşünme biçiminin de taşıyıcısıdır. Bu yüzden bugün kulağımıza sade bir dilbilgisi tartışması gibi gelen “Gözükmez mi, görünmez mi?” sorusu, aslında derin bir tarihsel ve kültürel dönüşümün izlerini taşır.
“Görmek”ten “Gözükmek”e: Dildeki Köklerin Hikayesi
Türkçede “görmek” fiili, yalnızca fiziksel bir eylemi değil, anlamak ve fark etmek eylemlerini de temsil eder. Eski Türkçede “körmek” ve “körünmek” biçiminde kullanılan bu fiiller, zamanla “görmek” ve “görünmek” şekline dönüşmüştür. “Gözükmek” ise daha sonra, halk dilinde türemiş bir fiildir. Yani tarihsel olarak “görünmek” daha eski, “gözükmek” ise daha geç döneme ait bir halklaşmış kullanımdır. Ancak burada mesele yalnızca dilbilimsel değildir; bu fark, toplumun algı dünyasının evrimini de gösterir.
“Gözükmek” kelimesi, daha içsel, daha duygusal bir ton taşır. Sanki “görünmek” nesnel bir eylemken, “gözükmek” biraz daha kendiliğindenlik barındırır. Dil, burada bir toplumun duygusal derinliğini yansıtır. Osmanlı döneminde bu iki kelimenin yan yana var olması, halk dili ile edebi dil arasındaki mesafeyi de ortaya koyar. Edebî dil “görünmek” derken, halk “gözükmek” demiştir. Bu farklılık, merkezle çevre arasındaki kültürel ayrımı bile ima eder.
Dilin Sosyal Katmanları: Gözükmek Bir Halk Sesi mi?
Tarih boyunca dil, sınıfsal bir göstergedir. Osmanlı’da saray ve medrese dili Arapça ve Farsça etkisi altındayken, halkın konuştuğu Türkçe bambaşka bir yöne evrilmiştir. “Görünmez mi?” ifadesi, daha yüksek bir edebi ton taşırken, “gözükmez mi?” halkın gündelik yaşamında doğmuş, samimi ve sıcak bir söyleyiştir. Bu nedenle bugün bile insanlar konuşurken “gözükmek” der ama yazarken “görünmek” kullanır. Bu, dilin toplumsal sınıflar arasında hâlâ bir köprü kurmaya çalıştığını gösterir.
Bir anlamda “gözükmek”, halkın kendini ifade etme biçimidir. Bu kelimeyi dışlamak, toplumsal belleğin bir parçasını dışlamaktır. Dolayısıyla dildeki her tercih, aslında kültürel aidiyetin de bir göstergesidir. “Gözükmez mi?” diyen biriyle “görünmez mi?” diyen birinin aynı şeyi kastetmesi ama farklı kültürel tınılar taşıması, dilin nasıl bir kimlik taşıyıcısı olduğunu açıkça ortaya koyar.
Tarihsel Kırılmalar: Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Dilin Görünürlüğü
19. yüzyıl Tanzimat dönemi, dilin bir “görünme biçimi” haline geldiği bir dönemdi. Devlet reformlar yaparken, dil de sadeleşmeye başladı. Ancak sadeleşme süreci, halkın konuştuğu dili merkeze alırken, bir yandan da “doğru–yanlış” ikiliğini yarattı. “Görünmek” doğru kabul edildi, “gözükmek” ise uzun süre yazı dilinde reddedildi. Bu ayrım, aslında dilin demokratikleşme serüvenindeki bir kırılma noktasıydı.
Cumhuriyet’in erken dönemlerinde dil devrimi, halkın konuştuğu Türkçeyi meşrulaştırmaya çalıştı. Ancak bazı kelimeler bu süreçte “resmiyet” kazanamadı. “Gözükmek” bunlardan biridir. Oysa bu kelime, Anadolu’nun her köşesinde, halk türkülerinde, mektuplarda ve günlük konuşmalarda yaşamaya devam etti. Yani “gözükmek” halkın sesidir; dil devriminin görünmeyen kahramanlarından biridir.
Görünürlük ve Görünmezlik: Modern Çağda Dilin Aynası
Bugün “gözükmez mi, görünmez mi?” tartışması yalnızca gramer düzeyinde kalmıyor. Sosyal medyada, edebiyatta, habercilikte ve akademide bile bu ikiliği görebiliyoruz. Aslında bu tartışma, modern dünyanın görünürlük takıntısının bir yansımasıdır. İnsanlar artık görünmek istiyor; fikirleriyle, görüntüleriyle, başarılarıyla… Ama belki de bu kadar görünür olma çabası içinde, “gözükmemeyi” yani sadelik ve samimiyeti kaybediyoruz.
Bu yönüyle “gözükmek”, modern insanın doğal hâline daha yakın bir kelimedir. Kasıtsız, süzülmemiş, içten… “Görünmek” ise daha bilinçli, planlı bir duruşu temsil eder. Dildeki bu iki kelime, bugünün insan psikolojisinin iki kutbunu da temsil eder: kendiliğindenlik ve gösteriş.
Okuyucuya Sorular: Görünenin Ötesini Düşünmek
- Günlük yaşamınızda siz hangi kelimeyi daha çok kullanıyorsunuz: “gözükmek” mi “görünmek” mi?
- Dilinizi nasıl kullandığınız, ait olduğunuz toplumsal çevreyi yansıtıyor olabilir mi?
- Görünürlük çağında, sizce “gözükmemek” bir eksiklik mi, yoksa bir özgürlük biçimi mi?
Sonuç: Gözükmek Halkın, Görünmek Tarihin Sesidir
“Gözükmez mi, görünmez mi?” tartışması, sadece bir dilbilgisi meselesi değil; bir kültür tarihidir. “Görünmek” geçmişin resmî dilini, “gözükmek” ise halkın nabzını taşır. Her iki kelime de, Türkçenin çok katmanlı tarihini ve toplumun değişen kimliğini anlatır. Dildeki bu ikilik, aslında Türkiye’nin modernleşme sürecindeki gerilimlerin bir yansımasıdır: gelenek ile yenilik, halk dili ile edebiyat, görünürlük ile içtenlik…
Belki de asıl mesele, hangi kelimeyi kullandığımız değil, hangi dünyayı görünür kılmak istediğimizdir.